Türkiye'de Temiz Enerji ve Kalkınma
- Melih Erkovan
- 4 gün önce
- 3 dakikada okunur
Yenilenebilir enerji, doğada sürekli yenilenebilme özelliğine sahip kaynaklardan (güneş, dalga, rüzgâr, hidroelektrik, biyokütle, jeotermal vb.) elde edilen enerjiyi ifade etmektedir. Farklı bir ifadeyle de “yenilenebilir enerji kaynağı”, doğanın sürekliliği kapsamında kendi evrimi içinde bir sonraki gün aynen mevcut olabilen enerji kaynağıdır. Bu enerji kaynakların en önemli yapısı, fosil yakıtlardan ziyade karbon salınımını minimize ederek doğal çevrenin korunmasına yardımcı olmalarıdır. Yeni ve temiz enerji kaynakları çerçevesindeki dönüşüme avantaj odağında baktığımızda da yerli kaynaklar oldukları için enerjide dışa bağımlılığı azaltabilmektedirler. Tabii ülkelerin teknolojideki gelişmişlik düzeyi de bu dönüşümde aktif rol oynamaktadır. Peki dünya çapında neden son yıllarda yenilenebilir enerji yatırımları hız kazandı?
“Küresel ısınma ve bazı şehirlerin hava kirliliği nedeniyle yaşanamayacak hale gelmesi de yeni ve temiz enerji kaynakları arayışının temel nedenleri arasında yer alıyor.”
Sürdürülebilir kalkınma kavramına odaklanacak olursak, 1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu'nca hazırlanan Brundtland Raporu'nda "Bugünkü nesillerin ihtiyaçlarını gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetinden ödün vermeden karşılamak" şeklinde tanımlanmıştır.
Türkiye, yenilenebilir enerji odağında son derece coğrafi konumu ve jeolojik yapısı bakımından dikkat çekici konumda yer almaktadır. Özellikle son yıllarda yenilenebilir enerji altyapısına ciddi oranda yatırım yapmış ve kurulu gücünü hızla artırmıştır. Ülkenin yenilenebilir enerji üretimindeki ilerlemesi gözle görülebilecek ve rakamlarla da ifade edilebilecek düzeydedir. "Rüzgar ve güneş enerjisi alanındaki potansiyeli ekonomiye kazandırmak adına Türkiye'de son dönemde önemli yatırımlar yapılmaktadır." Bayburt'un Aydıntepe ilçesinde yer alan Soğanlı Rüzgar Enerji Santrali Türkiye'nin 143. Bayburt'un ise en büyük enerji santralidir. Kısmen devreye alınmış olan bu tesiste tam kapasite ile üretime geçildiğinde kurulu gücün 100 MWe seviyesine ulaşılması hedeflenmiştir.

Bu yeni ve temiz enerjideki kurulu güç kapasitesi TEİAŞ verileri bakımından 2000'de 11,2 GW iken 2012'de bu rakam iki katına çıkarak 22,2 GW seviyelerine ulaşmıştır. 2020 yılına gelindiğinde ise bu rakam 46,5 GW seviyesine çıkmıştır. KPMG ve APLUS Enerji iş birliği ile hazırlanan 2024 yılı “Enerji Sektör Raporu”nda ise Türkiye kurulu gücünün yüzde 57,3'ü yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşmaktadır. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) verilerine göre de Türkiye bu kurulu güç büyüklüğü ile dünyada 11. sırada yer almıştır. Bu sıralama yönüyle İlk sırada Çin, ABD ve Brezilya yer alırken; bu üçlüyü Hindistan, Almanya, Japonya, Kanada, İspanya, Fransa ve İtalya izlediği görülmektedir. Türkiye, daha önceki sıralamada 12’nci sırada yer almaktaydı. Bölge bazlı baktığımızda ise Türkiye, Avrupa'da 5'inci sırada yer almaktadır. Yetkili makamlar yaptığı açıklamada 2035 yılına kadar toplam yenilenebilir kurulu gücünü yaklaşık 90.000 MW seviyesine çıkarılması hedeflendiği vurgulamıştır.
Yenilenebilir enerjinin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkısına odaklandığımızda ise potansiyel enerji çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan sürdürülebilir kalkınma hedeflerine önemli derece katkılar sunmaktadır. Çevresel boyut yünüyle baktığımızda fosil yakıt kullanımı yerine yenilenebilir enerji kullanımı, sera gazı salınımlarını ve hava kirliliğini azaltarak iklim değişikliğiyle mücadele konusunda destek olur. Buna ek olarak yenilenebilir enerji kullanımı su kirliliği ve toprak bozulması gibi diğer çevresel faktördeki sorunları da azaltır. Ekonomik boyut yönüyle ise yenilenebilir enerji yatırımları enerji ithalatını azaltarak dış cari dengeye olumlu katkı sunduğu açık bir gerçektir. Enerji Bakanlığı yetkilileri de ürettikleri her bir kilovatsaat yenilenebilir elektriğin ithal edilen doğal gaz, kömür ve petrol miktarını azalttığını vurgulamaktadır. Uluslararası kuruluşların yapmış olduğu değerlendirmeler, Türkiye’nin rüzgâr ve güneş enerjisine yönelik yatırımlarını artırması durumunda gayrisafi milli gelirde yıllık yaklaşık 8 milyar dolar artış ve 2030’a kadar 300.000’den fazla net yeni istihdam sağlanabileceğini öngörmektedir.
Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi konumu ve jeopolitik yapısının beraberinde getirdiği yenilenebilir enerji alanındaki hızlı gelişimi, hem iklim hedefleri hem de ekonomik istikrar açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Mevcut eğilimlerle birlikte doğru politikalara devam edildiği takdirde yatırımların artacağını ve yenilenebilir kurulu gücün öngörülen 2035 hedeflerine ulaşacağı beklenmektedir.
コメント