top of page

Enerji Denklemi

Geleceğin küresel enerji denklemi; enerji kaynaklarına sahip olma, bu kaynakları kontrol altında tutma ve en uygun şekilde transfer etme konuları etrafında şekillenecektir. Türkiye söz konusu bu denklem dâhilinde büyük atılımlar gerçekleştirmektedir. Ülkemizin coğrafi konumu ve jeopolitik yapısının beraberinde getirdiği avantajla, denklemde önemli bir değişken olmak için enerji alanında dikkate değer projeler gerçekleşmektedir. Uzun yıllardan beri devam eden fosil yakıtlarda dışa bağımlı yapısını Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz rezervi ile bir dönemece giren Türkiye’de hidrokarbon kaynaklarını arama ve sondaj çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalarla birlikte yenilenebilir enerjide de büyük dönüşümler kaydedilmiştir. Son yıllarda gerek denizde gerekse karada gerçekleştirilen çalışmalar sayesinde ülkemizin kendi kendine yetebilen bir konuma gelmesi hedeflenmektedir. Türkiye’nin bir nevi uluslararası arenada yürüttüğü denge politikasını enerjiye de yansıttığını görmekteyiz. Bununla birlikte yenilenebilir enerji potansiyelinin göz önüne alınması

ekonomide ciddi kazanımlara yol açacağı bir gerçektir. Ayrıca nükleer enerji alanında gerçekleştirilen yatırımlar ve yerli kömür üretiminin arttırılması projeleri de dikkat çekmektedir. Her ne kadar petrol ve doğal gaz kadar olmasa da dışa bağımlı olduğumuz fosil yakıt çeşidi kömürdür. Türkiye, taş kömüründe dışa bağımlılık oranı yüzde 90-95 bandında hareket ederken linyitte ise yerli üretim yeterli düzeydedir. Proje kapsamında, taş kömürü bağlamında ithalatı düşürmek için yerli üretimin arttırılması gerekmektedir.


Nükleer enerji alanında devam eden projelerle birlikte yeni yatırım arayışlarının da devam ettiği görülmektedir. Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) Türkiye ve Rus şirketlerinin ortaklığıyla yürütülmektedir. Santralin ilk ünitesinin 2023 yılı içerisinde faaliyete geçmesi hedeflenmektedir. İlgili makamlar Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin tamamen hizmete alınmasıyla Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu tek başına karşılayarak yıllık 35 milyon ton karbondioksit salınımının önüne geçeceğini bildirdi. Odağımızı yeni yatırım arayışlarına çevirdiğimizde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Türkiye’nin üçüncü nükleer güç santrali için Çin ile yürütülen müzakerelerde önemli mesafe alındığını eylül ayında dile getirdi.

Ülkemizde enerji alanında yaşanan büyük gelişmelerle birlikte vatandaşlarımızda elbet birer soru işareti belirecektir. Bazılarımız ortaya koyulan atılımlara sevinirken bazılarımız da bu atılımlara inanmama gayreti içerisinde hareket etmektedir. Karadeniz’de keşfedilen ve Sakarya Gaz Sahası olarak adlandırılan bölgede ciddi bir kaynak potansiyelinin bulunduğu mevcut durumda yetkili makamlar tarafından doğrulanmaktadır. Zaten herhangi bir araştırma içerisinde olmadan suçluluk psikolojisiyle hareket edilmesi ancak kişiyi gülünç duruma düşürmektedir. Evet, Türkiye mevcut durum itibarıyla doğal gazda neredeyse tamamen dışa bağımlı bir yapıya sahiptir. Hatta ve hatta bu durum doğrultusunda 2021’de toplam 18,25 milyar metreküp, 2024’te 4,40 milyar metreküp ve 2025 sonunda ise toplam 38,65 milyar metreküp miktarlarına konu olan doğal gaz alımı kontratları sona erecektir. Böylece ülkemizde keşfedilen toplam 710 milyar metreküp doğal gaz rezerviyle birlikte

zamanla söz konusu olan dışa bağımlılık önemli ölçüde azalacaktır. Bununla birlikte ülkemizin enerjideki potansiyelini arttırmak amacıyla hem Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de hem de kara bölümlerimizde arama-sondaj çalışmaları devam etmektedir. Yürütülen çalışmaların yanında başka ülkelerle de müzakereler sürdürülmektedir. Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ’den (BOTAŞ) yapılan açıklamada, Türkiye’nin enerji alanında stratejik hedefleri ve doğal gazda merkez ülke olma vizyonu çerçevesinde BOTAŞ ile Macaristan devlet şirketi MVM CEEnergy arasında tarihi bir doğalgaz ihracatı anlaşması imzalandığı bildirildi. Özellikle Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) gözlemci üyesi olan Macaristan’la imzaların atılması ayrı bir önem teşkil etmektedir. Yine eylül ayının sonlarında Türkiye’den Romanya’ya günlük 4 milyon ve Moldova'ya 2 milyon metreküpe kadar doğal gaz ihracatı yönünde kritik anlaşmaların gerçekleştiği açıklandı. BOTAŞ, gerçekleştirdiği altyapı yatırımları, gelişmiş iletim sistemi, coğrafi konumu ve bu güçlü altyapısının sağladığı avantajları değerlendirerek yeni ihracat anlaşmaları yapmaya devam ediyor. Sonuç olarak mevcut konjonktürde dünyada bir doğal gaz bolluğu dönemi yaşanırken doğal gaza sahip olan ülkeler kaynaklarını satacak pazar aramaktadır. Türkiye ise yıllık ortalama 50 milyon metreküp doğal gaz talebiyle gerek bölgesinde gerekse küresel ölçekte önemli bir tüketici konumundadır. Dolayısıyla bu süreçten tam anlamıyla fayda sağlanabilmesi için arama-keşif ile gelen pazarlık gücünün imkanlar dâhilinde sonuna kadar kullanılması yönünde güçlü bir irade sergilendi ve sergilenmeye de devam edecektir.


Gelişen teknolojinin beraberinde getirdiği etkiler sonucunda yenilenebilir enerji alanında ciddi

değişimler yaşanmaktadır. Yeni stratejilerin uygulanmasıyla çeşitlilik söz konusu olduğunda Güneş Enerjisi Santralleri (GES) bir diğer alternatifi Yüzer Güneş Enerjisi Santralleri (YGES) yaygınlaşmaya başlamıştır. Dalga Enerji Santralleri (DES) de söz konusu çeşitlilikten biridir.

Türkiye yenilenebilir enerji potansiyeli bakımından son derece zengin bir coğrafyada yer almaktadır. Ülkemizde özellikle fosil yakıtlardaki yoğun dışa bağımlılık oranları göz önüne alındığında söz konusu potansiyel Türkiye’ye önemli bir alternatif sunmaktadır. Türkiye’de özellikle 2009’dan sonra yenilenebilir enerji konusunda önemli gelişmeler kaydedildiği görülmektedir. Artvin’de Çoruh Nehri üzerine inşa edilen Yusufeli Barajı bu gelişmelere bir örnek niteliği taşımaktadır. Türkiye’nin birinci, dünyanın beşinci en büyük barajı olan Yusufeli Barajı’nın yıl sonu itibariyle 1,8-1,9 milyar kWh elektrik üreteceği belirtilmiştir. Her biri 186 megavatlık 3 üniteden oluşan Yusufeli Barajı ve Hidroelektrik Santrali (HES), toplamda 558 megavat kurulu gücüyle yılda 1 milyar 888 milyon kWh enerji üreteceği kayıtlarda yer almıştır. Bu enerji ile ülke ekonomisine yıllık 4,1 milyar liralık katkı sağlanması hedeflenmektedir.



ree

Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyeli mevcut durumda doğal gaz ve kömüre oranla daha

fazladır. Özellikle güneş ve rüzgar enerjisi bakımından oldukça elverişli bir coğrafi konumda bulunan ülkemiz jeotermal kaynak potansiyeli bakımından da dünyada üst sıralarda yer almaktadır. Bu bağlamda ekonomik istikrarı düşünecek olursak son dönemde yapılan çalışmaları görmezden gelemeyiz. Rüzgar ve güneş enerjisine yönelik yatırımların dalga, biyokütle ve jeotermal alanlarında da yaygınlaşması ülkemiz için birer fırsat niteliğindedir. Bu sayede dışa bağımlı yapımızı azaltıp iktisadi faydayı sağlayabileceğimiz akademisyenler tarafından gerek medyada gerekse kitaplarda açıkça belirtilmiştir.






Kaynak:

İnat, K. ve Daşcıoğlu, B.Z.Ö., Dünya Enerji Trendleri, SETA.

Yorumlar


Yazı: Blog2 Post

Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

©2021, USTURLAP tarafından kurulmuştur.

bottom of page